Sedat SADİOĞLU'nun 16 Eylül 2024 tarihli yazısı: Ulvi Dersler - 2

Gören Göz – 84/1: Batı’dan Çıkartılacak Dersler 

“Bir medeniyet, her şeyden önce geleneksel değerlerin ve dini inançların birikimi ve sonucudur!” 

Yukarıdaki saptamayı, Prof. Dr. Erol Güngör hocamızın (Allah ilmini artırsın), “Medeniyet ve İslâmiyet” adlı makalesinden alarak, incelemeyi uygun buldum. Toplumların dinamiklerinden olan ekonomik yapılar, bu değer ve inançların birer eseri olarak (çok rahat) ortaya çıkabilir. O halde biz geri kalmış toplumların, sadece hukuki, askeri ve siyasi yapılara odaklanmamız değil, Batı’nın gerisindeki, ‘insanın gelişmesine odaklı zihniyeti’ni de hesaba katmamız gerekmektedir. Bu, insanın gelişmesine yönelik kavramların karşılığına, ister bireysellik deyin, ister bencillik deyin, ister kardeşlik deyin ve isterse toplumsallık deyin fark etmez! İnsan odaklı olma, sadece kişiye fayda sağlayıp onu geliştirmez, dolaylı olarak yakın çevre ve sonuçta tüm topluma yönelik faydaları da beraberinde getirir. 

Batı’nın üstünlüğünü sağlayan bilim ve teknolojinin gücü, insanın bu geçici dünyadaki hayatına değer vermeye, bu hayatı ileri götürmeye ve hatta refahı hedeflemenin, insanın elinde olduğuna inandırmaya (ve ön plana çıkartmaya) dayanır. 

Batı, bu tespitinde bir dereceye kadar haklıdır. Çünkü yüce Allah(c.c.), bizlere akıl denen muhteşem bir donanım (cevher) vermiştir ve aklımızı kullanmamızı istemektedir. Bu yolda olan, kendisini gösteren, fırsat isteyen ve fedakârca çalışan Batı’lı bilim adamları hep desteklenmiştir. Günümüzde de hâlen desteklenmektedir.  

Batı’lı bazı insanların, ahiret hayatının varlığına inanmak istemeyen yönü de, teknolojik gelişmeleri hızlandırmış olabilir. “Madem ölüp toprak olacağım, bari rahat ve lüks içerisinde yaşam süreyim. Bir gün bizlerden biri, yaşlanmayı durdurur veya yavaşlatır! Bu da olmazsa kendimi dondurarak saklarım, sonraki yüzyıllarda tekrar canlanabilirim, üstelik hayvanlarda bunun örnekleri var, hatta hiç ölmeyen virüsler bile var!” diyenler vardır. Batı’daki bu tür çalışmalarda, insanların iç dünyalarındaki  (ve yukarıdaki) senaryolar da etkilidir. 

Güncel Bir Bilgi: Amerika’da yapılan bazı biyolojik araştırmalarda, ‘yaşlanmanın geciktirilmesi veya yavaşlatılması’ amaçlanmaktadır. Metformin adlı ilaç sayesinde, yaşlanma yavaşlayacak, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan hastalıklar da ortadan kalkabilecektir. Gerçi amaç son cümlede yer alan “yaşlılıkla beraber ortaya çıkan hastalıkların ortadan kaldırılması” olsa da, asıl amaç yine de “biraz daha maddi dünyanın nimetlerinden yararlanmak” gibi gözükmektedir. Yaşlanmanın geciktirilmesi ile ortaya çıkacak uzun ömürlerin (100 ve üstü yaşlar) beraberinde getireceği olası iş ve hobi alanları bile araştırılmaya başlanmıştır. Batı, ferdi rahatın sosyal rahatla iç içe olduğunu iyi bilmektedir. Bu rahatlığın çoğunu da kendi menfaatine kullanmak istemektedir. Bu yöndeki tüm yasal mevzuatları da, sözüm ona “toplumsal barış” adına yapmaktadır. Yaşlanmanın geciktirilmesi ile (belki de) ortadan kalkacak hastalıklar da şunlar olabilecektir: 

- Felçler 

- Ortopedik hastalıklar 

- Şeker hastalığı (Diyabet) 

- Kâlp ve damar hastalıkları 

- Unutkanlık, alzheimer, demans, vb.  

Anlamlı bir dua: 

Ey yüce Allah’ım, biz Müslümanlara doğru yolda ve sabit-kadem (sözünde kararlı) kıl. Bizi kıyamet günü sefil olacağımız şeylerden koru. Günah yüklerinin ağırlığını sırtımızdan hafiflet. Bize iyilerin yaşayışını rızık olarak ver, onların yaşayışı ile yaşat. Bizi kötülerin şerrinden koru. Rahmetinle bizi, ailemi, birinci derece akrabalarımı, yakın akrabalarımı ve komşularımı, cehennem azabından koru. 

Ya Aziz!, Ya Gaffar!, Ya Kerim, Ya Settar!, Ya Âlim, Ya Cebbar!, Ya Fettâh!, Ya Rezzak!, Ya Allah!, Ey merhametlilerin merhametlisi, Ey evvellerin evveli, Ey âhirlerin âhiri, Senden başka ilâh yoktur, yalnız Sen varsın. Seni tesbih ederim. Sana lâyık amellerde bulunamadık, nefsimize (ruhumuza) zulmettik, bizleri bağışla!   

Yüce Allah’ım, Hamdüsena Sana olsun. Senin selâmetin; önce nebiler nebisi Hz. Muhammed’e (s.a.v), O’nun efradına ve O’na uyanların hepsinin üzerine olsun. Allah’ım, dualarımı kabul eyle…Amin!” 

Gören Göz – 84/2: Âlime Yakışan Çözüm 

Aşağıdaki olay, İmamı Azam Ebu Hanife hazretlerinin başından geçmiş gerçek bir aktarım olup, âlimlere yakışan güzel bir örnek olarak seçilmiştir. 

Adamın biri İmamı Azam hazretlerine gelip; 

Ben, hanımım benimle konuşuncaya kadar onunla konuşmayacağıma dair yemin ettim. Sonra o da, ben önce konuşmadığım sürece benimle konuşmayacağına dair yemin etti. Bu durumda ne yapmam gerekir?” diye sordu. 

İmamı Azam hazretleri, hemen cevabını verdi; 

Sorun yok, hemen gidip onunla konuşabilirsin. Yeminini de bozmuş olmazsın!” dedi. 

Daha sonra bu cevabı haber alan (duyan) Süfyanı Sevri Hazretleri,  imamın huzuruna geldi ve; 

Bu cevabı nereden çıkardınız?” diye (şaşırarak) sordu. İmamı Azam hazretleri (âlimliğine yakışır bir şekilde) buyurdular ki; 

Madem kocasının yemininden hemen sonra karısı, «yemin cümlesiyle de olsa» kocası ile konuşmuştur, böylelikle kocasının yemini yerini bulmuş olmaktadır. Bundan sonra kocası da karısıyla konuşunca, hanımının da yemini yerini bulacağından bir şey (fidye, vb.) lâzım gelmez!”  

Süfyanı Sevri Hazretleri bu cevabı çok beğenmiş, Hazreti İmamın yüksek (pratik) zekâsına ve dolayısı ile de çözümüne hayran olmuştur. 

Süfyanı Sevri Hazretleri Kimdir?: İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. Süfyan bin Sa’îd bin Mesrûk el-Kûfî’nin künyesi, Ebu Muhammed veya Ebu Abdullah’tır. M. 715 senesinde Kûfe’de doğdu ve M. 778’de Basra'da vefat etti. Tebe-i tabiinin büyüklerindendir. İlmini, zamanındaki büyük âlimlerden öğrendi. Hadis ve fıkıh ilminde yüksek derecede idi. Mezhebi zamanla unutuldu. Cüneyd-i Bağdadi, Hamdun Kassar bunun mezhebinde idiler. Hadis, fıkıh, tefsir ve tasavvuf gibi ilimlerde zamanın eşsizlerindendi. Haramlardan kaçıp, şüpheli şeyleri yapmamakta nihayete erenlerdendi. Edep ve tevazuda (alçak gönüllülükte) benzeri çok azdı. Câ-mi’ul-kebîr, Câmi-üs-sagir ve Feraiz isimli kitapları meşhurdur. Kadılık (hâkimlik) tekliflerini hep reddetmiştir. 

Birisi gelip âlime dedi ki: “Peygamber efendimiz buyuruyor ki: «Çok et yenen bir hane halkından Allahü Teâlâ nefret eder!» “Buradaki hane halkından murat nedir?” Süfyân-ı Sevri (r.a.) “Gıybet edenlerdir. Çünkü gıybet edenler başkalarının etini yerler” buyurdu. 

Bir zaman Süfyân-ı Sevri hazretleri hastalandı. uzman bir Hristiyan doktor getirdiler. Doktor muayene edeceği şahsın Müslümanların büyüklerinden ve evliyasından olduğunu duymuştu. Hz. Süfyan gelen doktor ile tıp ve diğer ilimler üzerinde bir süre sohbet etti. Gelen şahıs, tabip olmasına rağmen Süfyan-ı Sevri’nin tıp üzerine verdiği malûmat, hiç duymadığı, bilmediği şeylerdi. Hayretler içinde kaldı. Daha sonra muayene etti. Muayeneden sonra dedi ki, “Sizin akciğeriniz ve böbrekleriniz tamamen çalışmaz durumda olup, korkudan ciğerleriniz parçalanmış. Bu haliyle bir insanın yaşaması imkânsızdır” Hz. Süfyan; “Allahü Teâlâ her şeye kadirdir” buyurdu. Bunun üzerine Hristiyan doktor, “Bir dinde, tıbben yaşaması mümkün olmayan bir insanın yaşaması, o dinin yanlış ve batıl olmadığına açık delildir” deyip hemen orada kelime-i şehâdet getirip Müslüman oldu. Devrin halifesi bunu duyunca, “Ben sandım ki, doktor hastanın yanına geldi. Meğer hasta doktora gönderilmiş!” dedi. 

“Ey yüce Allah’ım, tüm İslâm âlimlerinin mekânını cennet eyle…Amin!” 

Gören Göz – 84/3: Az Bilinen Bir Ayet 

Gören göz serisine, çok anlamlı bulduğum ve okunmasında da çok faydalar olacağına emin olduğum, Âl-i İmran Suresinin139. ayetini vererek başlamak istiyorum. Bu ayet, kazançlı çıkmanın sırlarını bizlere açıklamaktadır. Ayet, şu şekildedir; 

“ Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan (sonunda yine) sizsiniz! ” 

Buradan şu çıkarımları yapabiliriz: 

- Müslüman her işini ciddi, plânlı, kurallarına göre ve sabırla yapar! 

- Müslüman her istediğine ulaşamayabilir. Bu nedenle moralini bozmaz ve ümidinizi kesmez. ‘Belki de, o işte (olmamasından dolayı) bir hayır vardır’ der! 

- Yalnız yüce Allah’tan ister ve Allah rızası şartı ile içten çalışır!  Ve her işini ciddiye alır!  İnancını kaybetmez! 

- Hem bu dünyada başarılı ve hem de öbür dünyada (ahirette) kazançlı olacağını bilir! Ahiretteki üstünlüğün ise,  yüksek cennet makamları olacağını idrak eder.  

Destekleyici bir ayet de Necm Suresi, 39-40’de şöyle buyurulmuştur; 

İnsan için ancak çalıştığı (ve dünyada yaptığı faydalı işlerin karşılığı) vardır. Şüphesiz onun çalışması (-nın karşılığı) ileride (sonsuz ahirette) görülecektir! (verilecektir!)” 

Yüce Alla (c.c.), biz Müslümanları yukarıdaki özelliklere dikkat eden , ahirette üstün gelen kullarından eylesin….amin ! 

(NOT: Seksendördüncü bölümün sonu…)