Hüseyin ALPASLAN'ın 2 Mart 2023 tarihli yazısı: Zor Mutasarrıfının Yargılanması ve Erzincan Tehciri Davası

Zor Mutasarrıfı Zeki Bey’in Yargılanması

23 Nisan 1920 tarihindeki kararname ile yargılama usullerinde ve mahkeme heyetinin yetkilerinde değişiklik yapılan yeni Divân-ı Harbi Örfî’nin, Nemrut Mustafa Paşa başkanlığında yaptığı ilk yargılama, Zor Mutasarrıfı Zeki Bey hakkında olmuştur. Yargılamada sanık hakkındaki suçlamaların esasını tehcir ile ilgili suçlamalar oluşturmuş olup, yeni mahkemeden çıkan ilk karar da bu davanın sonucunda açıklanmıştır.

Firarda olduğu için gıyabında yapılan yargılamada Zeki Bey, tehcir sırasında Ermenileri öldürmek ve mallarını gasp etmek ile suçlanmıştır. Mahkeme tarafından yapılan açıklamada, sanığın Zor sancağında görevli olduğu dönemde yapılan Ermeni tehciri sırasında kendi bölgesine sevk edilen Ermenileri, kendi oluşturduğu çeteler vasıtasıyla başka bölgelere naklettiği, mallarını çaldığı ve Habur civarında öldürdüğü ifade edilmiştir [1].

Mahkemenin tehcir edilen Ermenileri öldürmek ve mallarını gasp etmek suçlaması ile yargılaman Zor Mutasarrıfı Zeki Bey, 28 Nisan 1920 tarihli kararla, Askeri Ceza Kanunu’nun 173’üncü maddesi ile Mülkiye Ceza Kanunu’nun 170’inci maddeleri gereğince idam ile cezalandırılmıştır [2].

Erzincan Tehciri Davası

Damat Ferit Paşa’nın ikinci dönem hükümetleri ile beraber kararname ile yetkileri ve işleyişinde değişikliklere gidilen Divân-ı Harbi Örfîlerde yapılan gizli duruşmalarda idam kararları verilmeye başlanmıştır. Bu yargılamalardan bir tanesi de Erzincan tehciri davası olup kapalı yapılan duruşmalarda yaşananlar hakkında kamuoyunun bilgisi olmamıştır. Bayburt tehciri davası ile hemen hemen aynı dönemde görülen Erzincan tehciri davasında [3], sanık ve tanık ifadelerinin ne olduğu bilinmemekle beraber, sanıkların mahkeme huzuruna çıkartılıp çıkartılmadıkları bile şüphelidir. Sonuçta sadece mahkeme kararının açıklandığı Erzincan tehciri ile ilgili yargılamanın ne kadar adil yapıldığı ise bir muammadır. Bilinenler ise Erzincan tehciri davasında, eski Erzincan Mutasarrıfı Memduh Bey, Erzincan’da otelcilik yapmış olan Hafız Abdullah Avni Efendi, eski Erzincan mebusu Halet Bey, Erzincanlı Hacı Vahidzâde Rıza Efendi, aşiret reislerinden Yusuf, Erzincanlı jandarma çavuş Arslan ve Erzincan’ın Pülümür kazasından nahiye müdürü ve aşiret reisi Kakü(?) adlı şahısların yargılandıklarıdır [4]. Bu davada Erzincan Mutasarrıfı Memduh Bey, Malta’da sürgün olduğundan onun davasının tefrik edilmesine, Hacı Vahidzâde Rıza Efendi’nin ise vefat etmesinden dolayı davasının düşmesine karar verilmiştir [5].

27 Temmuz 1920 tarihinde açıklanan mahkeme kararında [6] sanıklar, eski Erzincan mebusu Halet Bey, Hafız Abdullah Avni Efendi, aşiret reisleri Yusuf ve Kakü(?) ile jandarma çavuşu Arslan idam cezasına çarptırılmışlardır [7]. Divân-ı Harbi Örfî tarafından verilen idam kararları 28 Temmuz 1920 tarihinde padişahın onayıyla kesinleşmiştir [8]. Kevorkıan, Takvimi-Vekayinin 31 Temmuz 1920 tarihli yayınını kaynak göstererek mahkemenin verdiği kararda, Erzincan Mutasarrıfı Memduh Bey’in sevk kafilelerinde bulunan Ermenilerin öldürülmesi için jandarma ve polise emir verdiğinin doğrulandığını söyler [9]. Bu davada sanıkların içerisinde tutuklu olarak yalnız Hafız Abdullah Avni bulunmaktaydı. Abdullah Avni Efendi hakkında Divân-ı Harbi Örfî’de yüz yüze yargılama yapılmış ve hakkında verilen idam cezası infaz edilmiştir. Diğer sanıklar ise firarda olmalarından dolayı yokluklarında yargılanmışlar ve idama mahkûm edilmişlerdir [10]. Davanın görüldüğü ve kararın verildiği tarihlerde Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu bulunan Hafız Abdullah Avni Efendi [11], Ermenileri öldürmek suçlamasıyla yargılanarak idam cezasına çarptırılmış olmasından dolayı, cezasının infazı için sabaha karşı Beyazıt Meydan’ına götürülmüştür. İdam cezası infazının gerçekleştirileceği sırada merkez kumandanı Emin Bey, polis müdür muavini Osman Refik, Mahkeme üyelerinden Fettah ile Savcı Muavini Ethem Bey hazır bulunmuşlardır [12].

İdamın gerçekleştiği esnada metin davranan Hafız Abdullah Avni Efendi, sandalyeye kendisi çıkmak istemiş, sandalyeyi yüksek bularak “Bunun biraz daha küçüğü yok muydu” diye sormuştur. Ayrıca ipin boğazına geçirilmesinden sonra “Çekin! Çekin” demiştir [13]. Hafız Abdullah Avni Efendi’nin infazının gerçekleştiği sırada yakınlarından kimsenin olmadığı, kardeşi Abdülgani Bey’in [14] ise tutuklu bulunduğu anlaşılmıştır. Hafız Abdullah Avni Efendi’nin cenazesi saat 10.00’a kadar halka gösterilecek şekilde tutulmuş ve sonrasında Topkapı’nın dışarısına gömülmüştür [15].

Kaynakça

[1] Ferudun Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamaları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2017, s.261

[2] İkdam, 1 Mayıs 1920; Vakit, 30 Nisan 1920; Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.261

[3] Raymond Kevorkıan, Ermeni Soykırımı, çev. Ayşen Taşkent Ekmekçi, İletişim Yayınları, İstanbul 2015, s.1105

[4] Ferudun Ata, “Divân-ı Harb-i Örfî Mahkemelerinde Ermeni Tehciri Yargılamalarına İstatistiksel Bir Bakış (1919-1921)” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, c.21/ S.62, (Ankara,2005), s.533

[5] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.262

[6] Kevorkıan, a.g.e., s.1105

[7] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.262

[8] BOA., DUİT., 79-5/134; Vakit, 29 Temmuz 1920

[9] Kevorkıan, a.g.e., s.1105

[10] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.262

[11] Hafız Abdullah Avni Efendi ile birlikte aynı dönemde cezaevinde tutuklu olarak bulunan Süreyya Sami Berkem, anılarını yazdığı kitapta, Abdullah Avni Efendi idam infazı için götürülürken cezaevinde yaşananları ve onunla ilgili bazı bilgileri şöyle anlatmıştır: “ …Erzincanlı Abdullah Avni, asılmaya giderken duvara kömür parçasıyla ‘Bu da geçer ya hu’ cümlesini yazmıştı… Derdi ki: ‘Ermeni kesmişim! Hani hiç de yalan değil ama niçin kestin diye sorsanıza. Onlar benim hanımı hamamımı söndürdüler. Onlar benim anamı, babamı, kardeşlerimi canlı kuyulara doldurup üstlerine gaz yağı döktüler ve kibrit çakıp yaktılar. Eh benim de elime fırsat geçti. Ben de onları temizledim.” bk. Süreyya Sami Berkem, Unutulmuş Günler, Hilmi Kitabevi İstanbul, 1960, s.42

[12] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.263

[13] Vakit, 30 Temmuz 1920

[14] Abdülgani Bey, Hafız Abdullah Avni Bey’in kardeşi olup, İttihat ve Terakki Cemiyeti Edirne müfettişidir. Divân-ı Harbi Örfî’de, İttihat ve Terakki Katib-i Mesullerinin yargılandığı dava ile Edirne Tehcir davasında yargılanmıştır. bk. Hüseyin Alpaslan, “İttihat ve Terakki Cemiyeti Sorumlu Sekreterlerinin Yargılanmaları-I” Ticari Hayat Gazetesi, (Ankara, 30.06.2022), s.3

[15] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.263