Utku KABAKCI'nın 1 Mart 2024 tarihli yazısı: Aidiyet
Aidiyet, iliklerine kadar kuvvetli bir biçimde değişim isteyenlerin peşine düştüğü bir hedeftir. Bulunduğu yerden hoşnutsuz olan kişi, kendisini ait hissedebileceği başka bir yer arayışında olacaktır. Tabii eğer bu yolculuğa çıkabilecek gücü ve cesareti varsa. Yoksa tek başına hoşnutsuzluk hâli, değişim için harekete geçmeye yetmez. Ayrıca “Ya daha da kötüsü olursa” kaygısı da insanı yerinden oynatmaz.
Eğer bir kimse, içinde bulunduğu durumdan memnun değilse ve harekete geçebileceği koşullar mevcutsa, işte o zaman ruhsal kıpırdanmalar başlar. İş, siyaset veya özel yaşamda kendisini boşlukta savruluyor gibi hisseden birey, tutunabileceği sağlam bir dala ihtiyaç duyar. Aidiyetler, bireylerin yaşamında bu dalın işlevini görmeye taliptir. Fakat yeni zamanlarda kırılmayacak kadar sağlam bir dala tutunabilmek neredeyse imkânsızdır. Bu sebeple de yeni zamanlar bireyi, sürekli bir düşme döngüsünün içindedir. Çakılmaz, batmaz fakat okyanusta fırtınanın ortasında kalmış pusulasız bir gemi gibi savrulur. Yeni zamanlar bireyi, tutunduğunu sandığı ancak her defasında elinde kalan dalların kıymıklarının karakterini ve ruhunu delik deşik etmesinin acısı ve izleriyle devam eder arayışına. Acıları ne kadar büyükse, bir merhem olarak gördüğü aidiyet arayışı da o kadar şiddetli olur. Yani her türlü aidiyet, insanın hem zehri hem de şifası olur. Ancak günümüzde aidiyetlere olan bağ kolaylıkla kopabildiğinden şifa da geçicidir. Şüphesiz bu, zehrin etkisinin de kısa olacağı anlamına gelir. Burada belki de geçip gitmeyen tek şey, arayış hâlinin kendisidir.
İnsanların aidiyete muhtaç olduğunu bilen bütün; ideolojiler, siyasi parti ve hareketler, liderler, düşünce modelleri, şirketler, markalar ve her türlü cemaat de birer vaatte bulunan olarak dikilir karşımıza. Vadettikleri ise yeni bir kimliktir. Olduğu yerden ve olduğu kişiden kaçmak isteyenler için cazip olan da budur. Yeni olan aidiyet ve kimlik her ne kadar yüzeysel, kırılgan olursa olsun eğer arayış hâlinde olan insanlarda güven duygusunu canlandırabilmişse karşılık bulur. Çünkü her zaman her yerde herkes tarafından aranan, güven duygusudur.