Utku KABAKCI'nın 5 Ocak 2024 tarihli yazısı: Benim Büyük Çaresizliğim

Ezberlerimizi bozan yeni zamanlarda birey-toplum ilişkisi de altüst oldu. Yani “ben” ve toplum arasındaki ilişki evrildi ve iktidar denklemindeki toplum parametresi gerilerken “ben” katsayısı yükselişe geçti. Önceleri dünyayı anlamlandırmak için referans alınan ideolojiler, davalar, siyasi partiler ve toplumsal değerler, günümüz kompleks yaşamını açıklamakta ve bir amaç sunmakta etkisiz kalmaya başlayınca ortak kutsal ve hedeflere işaret eden “biz” zamiri de yerini “ben” ifadesine bıraktı.

Belki de doğası gereği ya da tam tersi doğal durumundan kopmuş/kopartılmış olmasından kaynaklı dünyayı anlamlandırma mücadelesi vermeye mahkûm olan insanoğlu, geçmiş yüzyıllardan kalan dayanak noktalarının zayıflaması sebebiyle aidiyetleri üzerinden elde ettiği “biz” zamirinin yerine “Önemli olan benim”, “Her şey benim için var”, “En doğrusunu ben bilirim” mottolarını koymaya başladı. Söz konusu köklü dönüşüm hem gündelik hayatta hem de iş hayatında aidiyetlerin işaret ettiği sadakat ve iş bölümünün inandırıcılığının zayıflamasına sebep oldu.

Yaşamı birlikte anlamlandırmanın güçleşmesini takiben her zihin tek tek kendi dünyasını kurmaya başladı. Çünkü postmodern dönemde siyasetin, iş yaşamının ve ikili ilişkilerin âdeta bitmek tükenmek bilmeyen bir fırtınanın içindeki gazel misali savrulmaya başlayarak neredeyse tamamen kontrolden çıkması neticesinde hep birlikte altında toplanılabilecek güvenli bir çatı kalmadı.

Anlamsızlık ve güvensizlik sağanağı altında kalan herkes, kendi elinde sıkıca tutmaya çalıştığı şemsiyesiyle yani şahsi düşünce ve tercihleriyle korunmaya çalışır oldu. Çünkü yeni zamanların bireyi, kurduğu bütün ilişki biçimlerinin ve bağların kırılganlığı karşısında çaresiz kaldı. Yaşamın her alanında kurulan ilişkilerin temas seviyesine inmesiyle yani derinliğin yerini yüzeyselliğin almasıyla birey, kendisi dışında kalan her şeyi kullan-at modelinde tüketir oldu. Herkes ve her şeyle kurulan bağ her an kolaylıkla kopma riskini taşıyan pamuk ipliğine bağlı olunca da günümüz bireyinin kendisini yüceltmekten başka çaresi (!) kalmadı.

Sadece kendisini merkeze koyarak daha az hayal kırıklığı yaşayacağını düşünen “ben” nesli bununla da yetinmeyerek “ben ben ben” çığlıkları atmaya başladı. Ancak başkalarını tamamen önemsizleştirip hayatın merkezine sadece kendisini koyarak anlam inşa edebileceğini sanan günümüz bireyi, henüz bu tutumunun kendisini dış etkilere daha fazla açık hâle getirdiği gerçeğini ıskaladığının ayırdına varabilmiş değil.