Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 30 Ağustos 2024 tarihli yazısı: Cebimizdeki Canavar
Canavar deyince aklımıza hemen masallardaki devasa korkunç yaratıklar gelir ya da kırsalda yaşayanlar için köye inen aç kurtlar.
Oysa, cebimizdeki paramızı alan daha doğrusu emeklerimizi, alın terlerimizi ve geleceğimizi çalan enflasyon canavarını pek dikkate almayız.
Enflasyon, genel fiyat seviyelerinin sürekli olarak yükselmesi olarak tanımlanır ve bir ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması anlamına gelir. Yüksek enflasyon, özellikle gelişmekte olan ülkeler için ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar doğurur.
Türkiye de son yıllarda ekonomi yönetiminin belirlediği radikal ekonomik politikalar nedeniyle yüksek enflasyon oranlarıyla mücadele eden ülkeler arasında yer almaktadır.
Üç-beş kuruş daha fazla kazanmak için bu canavarı yüksek faiz ile besleyen ve büyümesine izin veren ekonomi yönetimindeki karar alıcılara ne demeli?
Ya da klasik ekonomi modellerini standart şekilde, ellerindeki birkaç veriden yola çıkarak moda mod uygulayan ve bundan olumlu sonuçlar bekleyen ezberci iktisatçılara ne demeli?
Semtlerde kurulan meyve-sebze pazarlarına gitmeyen, marketteki fiyatlardan haberi olmayan, esnaf ziyareti yapmayan, çarşıda dükkan dükkan dolaşmayan, bir köy kahvesinde çay içmeyen, sanayide kırk yıllık usta ile dertleşmeyen bir ekonomi yönetimi, rapor adı altında önüne gelen resimli kağıtlardaki birkaç matematik işleminin sonucuna göre ekonominin kaderini nasıl belirler diye düşünmüyor da değilim?
Nedense, ekonomide makama ve göreve gelip yetkiyi alan, her şeyi en iyi kendisi biliyor; başarıyı sahiplenirken, başarısızlığı yetim bırakıyor.
Ekonomide ne yapılmaya çalışılıyor, nereye varılmak isteniyor tam bir muammadan ibaret.
Ekonomi yönetimine sorulması gereken tek soru:
- Çare siz misiniz, çaresiz misiniz?
Ekonomide kısa vadede kalıcı çözüm öneren, üretim temelli, büyüme üzerinde olumlu etki oluşturacak ve maliyet içermeyen makro iktisat projeleri (Mehmet Küçükeken’e ait) siyasi bazlı; hatırlı kişi olmayışından, ismin önüne konan sıfattan başka işe yaramayan ünvanın kifayetsizliğinden, projeyi destekleyen vakıf, cemaat ya da çıkar grubu olmayışından buğday öğütülen taş değirmendeki taşı döndüren at gibi dairesel hareketler yaparak vekiller, siyasi erkler ve parti tabanlı atanmış uygulayıcı kadrolar arasında dönüp duruyor. Bürokrasi bazlı ise; resmi birimler ve ilgili birimler ‘’Projeler çok güzel ama uygulama için ekonomi karar vericilerine ulaşın!’’ şeklinde cümleler kurarken resmi cevaplarda ‘’Makama arz edildi, değerlendirilmek üzere kayıt altına alındı, uygulama için yetkili birime gönderildi, vb… gibi uzayıp giden cevaplar’’
Yüksek enflasyon altında ezilen emekliler, asgari ücretliler ve üreticiler başta olmak üzere tüm vatandaşlar piyasada yaşanan ekonomik dalgalanmalar neticesinde profesör unvanlı birer iktisatçı olmuş durumdalar. Gelirinin iki katı zorunlu gideri olan bir hane halkı ekonomisini yöneten emekli baba, asgari ücreti ile iki çocuk okutan bir aile, ürettiği tarım ürününü maliyetinin biraz üzerinde satan ve bununla bir yıl ev geçindiren çiftçi, yüksek faiz ve değişken maliyetler altında hala üretim yapmaya ve sermayeden yemeye devam eden sanayici, dükkanı kapatmayayım diye zararına mal satan esnaf, aracının sadece zorunlu bakımlarını yaptırıp mazot parasına nakliyecilik yapan kamyon şoförü ve diğer zor şartlar altında günden güne tükenen ekonomi savaşçıları ekonomide istikrar ve kalıcı çözüm içeren çare bekliyor.
Çare var!
Hem de maliyet içermeyen…
Devletimizin ve milletimizin yüksek menfaatleri kapsamında hemen uygulamaya alınabilir, piyasa üzerinde negatif yönlü etkisi bulunmayan, başarısı kanıtlanmış, ekonomi çevrelerince genel kabul görmüş ve maliyeti olmayan makro iktisat projelerine (Mehmet Küçükeken’e ait) neden ekonomi yönetimi gözlerini kapıyor, kulaklarını tıkıyor ve kapılarını açmıyor diye de merak etmiyor değilim?
Yüksek enflasyon, Türkiye ekonomisinin makroekonomik dengelerini olumsuz etkilemektedir. Enflasyonun en belirgin etkisi, satın alma gücünün azalmasıdır. Türk Lirası'nın değer kaybı, tüketicilerin reel gelirlerini düşürerek yaşam standartlarını olumsuz etkiler. Bu durum, özellikle sabit gelirli bireyler için zorlayıcı olabilir. Açlığını gidermek için simit, çocuğuna bir adet çikolata ve eve ekmek almakta zorlanan vatandaşın yaşadığı çaresizliği sadece yüksek enflasyonun neticesi değil ekonomiyi yönetenlerin de hatalı uygulamalarının vebali olarak değerlendirmek gerekir.
Yüksek enflasyon ekonomik belirsizlikleri artırır.
Yüksek enflasyon dönemlerinde, işletmeler maliyet tahminlerini yapmakta zorlanır ve bu da yatırımları olumsuz etkiler. Uzun vadeli yatırımların azalması, ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. Ayrıca, enflasyon nedeniyle yükselen faiz oranları, kredi maliyetlerini artırarak hem bireysel hem de kurumsal borçlanmayı zorlaştırır.
Yüksek enflasyon, gelir dağılımını da olumsuz etkileyebilir. Enflasyon, genellikle düşük gelirli kesimleri daha fazla etkiler, çünkü bu grupların gelirlerinin büyük bir kısmı zorunlu harcamalara ayrılmaktadır. Enflasyonun bu gruplar üzerindeki etkisi, gelir adaletsizliğinin artmasına ve toplumsal huzursuzluğun yükselmesine yol açabilir.
Enflasyonun ihracat ve ithalat üzerindeki etkileri karmaşıktır. Bir yandan, yerel para biriminin değer kaybetmesi, ihracat ürünlerinin uluslararası piyasalarda daha rekabetçi hale gelmesini sağlayabilir. Ancak, ithalat maliyetlerinin artması, üretim girdilerinin fiyatlarını yükselterek bu avantajı ortadan kaldırabilir. Ayrıca, ithalat bağımlılığı yüksek olan Türkiye gibi ülkelerde, döviz kuru dalgalanmaları ve enflasyon ithalat maliyetlerini artırarak cari açık sorununu derinleştirebilir.
Yüksek enflasyon, finansal piyasalar üzerinde de belirgin etkilere sahiptir. Özellikle enflasyon beklentilerinin yükselmesi, faiz oranlarının artmasına neden olur. Bu durum, hisse senedi ve tahvil piyasalarında dalgalanmalara yol açabilir. Ayrıca, enflasyonun artmasıyla birlikte döviz kuru üzerindeki baskılar da artar, bu da Türk Lirası'nın daha fazla değer kaybetmesine neden olabilir.
Yüksek enflasyon dönemlerinde ekonomik koşullar birçok kişi ve kurum için zorluklar yaratırken, bazı gruplar bu süreçten kazançlı çıkabilir.
İşte yüksek enflasyon döneminde kazanç sağlayabilecek bazı gruplar:
Borçlular: Yüksek enflasyon, borçlu olanlar için avantajlı olabilir. Enflasyon arttıkça, borcun nominal değeri sabit kalır, ancak borcun geri ödenmesi gereken para biriminin değeri düşer. Bu durum, özellikle sabit faizli borcu olan bireyler ve şirketler için avantajlıdır, çünkü enflasyon nedeniyle borçlarının reel değeri azalır.
Varlık Sahipleri: Enflasyon dönemlerinde, emlak, altın gibi fiziksel varlıkların ve hisse senetlerinin değeri genellikle artar. Bu varlıklar enflasyona karşı koruma sağlar, çünkü fiyatları genel fiyat seviyeleriyle birlikte yükselme eğilimindedir. Bu nedenle, gayrimenkul, altın ve hisse senedi gibi varlıklara sahip olanlar, enflasyondan yararlanabilir.
İhracat Yapan Şirketler: Yüksek enflasyon ve yerel para biriminin değer kaybetmesi, ihracat yapan şirketler için rekabet avantajı yaratabilir. Ülkenin para birimi değer kaybettiğinde, ihracat ürünlerinin fiyatları uluslararası piyasada daha ucuz hale gelir, bu da ihracatçıların gelirlerini artırabilir.
Spekülatörler ve Yatırımcılar: Enflasyon dönemlerinde döviz kurları, altın, emtia ve diğer finansal enstrümanlar üzerinde spekülasyon yapanlar da kazanç sağlayabilir. Enflasyonun getirdiği belirsizlik, piyasalarda volatiliteyi artırır ve bu durumdan yararlanabilen yatırımcılar kazanç sağlayabilir.
Ürün ve Hizmet Fiyatlarını Kolayca Artırabilen İşletmeler: Özellikle talep esnekliği düşük olan ürün ve hizmetleri sunan işletmeler, enflasyon dönemlerinde fiyatlarını kolayca artırabilirler. Bu tür işletmeler, enflasyon nedeniyle artan maliyetlerini müşterilere yansıtarak karlarını koruyabilir veya artırabilirler.
1896 yılında İstanbul – Konya tren yolu hizmete açılmış, İstanbul’dan hareket ederek ilk seferini yapan kara tren Konya’nın Kadınhanı Tren İstasyonu’nda düdüğünü öttürüp, dumanını püskürtüp, beyaz buhar bulutu arasında kalıp durduğunda, köylerden istasyona trenin nasıl bir şey olduğunu görmek için gelen kalabalığın içinden biri tüm cesaretini toplayıp trenin önüne saman dökmüştü. Yoldan gelinin önüne adettendir; aç mısın tok musun demeden yemek konur. Bizim ekonomi yönetimi de enflasyon canavarının önüne yüksek faiz koyarak bu adeti devam ettiriyor.
Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyonun olumsuz etkileriyle karşı karşıya kalmıştır. Enflasyonun makroekonomik dengeleri bozması, gelir dağılımını olumsuz etkilemesi ve finansal piyasalarda belirsizlik yaratması gibi çeşitli kanallardan ekonomiyi negatif yönlü etkilediği görülmektedir. Bu nedenle, enflasyonla mücadele, Türkiye'nin ekonomik istikrarını sağlamak ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi desteklemek için kritik öneme sahiptir. Enflasyonun kontrol altına alınması için para politikalarının yanı sıra yapısal reformların da hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Enflasyon canavarını beslemeyi kesmek gerekiyor…
Çare var!
Zaman dar!
Projeler hazır!
Siyasetten ve bürokrasiden uzak olarak;
Ekonomi yönetimini bekliyoruz…