Hüseyin ALPASLAN'ın 8 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Ermeni Soykırımı Yoktur Olgusunun İnkarına Cevaplar-1
1915-1916 yıllarında gerçekleşen Ermeni tehciri, sözde soykırım iddialarını savunanlar tarafından en kuvvetli veri olarak gösterilirken, 1915 yılında Osmanlı hükûmetinin aldığı geçici tehcir kararının hangi şartlar altında ve hangi sebeplerle alındığı, neyi hedeflediği ve kimlerin göçe tabi tutulduğu göz ardı edilmiştir. En mühimi ise sevk kararının nasıl bir mecburiyetten dolayı alındığına ve dayandığı meşru gerekçelere bakılmadan, yalnızca, meydana gelen olaylar tek yönlü olarak anlatılmış ve doğruların anlaşılması engellenmiştir. İnkâr edilemeyecek belgeler ve deliller, Ermeni diasporası tarafından görmezden gelinmiştir.
Tehcir sırasında yaşanan bazı üzücü hadiseler, aslından saptırılarak dünya kamuoyuna pazarlanmış ve soykırım propagandası yapılmıştır. 1915 tehcirine dair isnatları cevaplamak için 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’na kadar gidilebilir. Bugünkü yazımızda ise doğrudan 1914 yılından başlayarak cevap vereceğim. Rus Çarlığı, 1914 yılının başlarından itibaren Osmanlı Ermenilerinin hamiliğini üzerlerine aldıklarını açıkça duyurmuştur. Islahat bahanesiyle ve Eçmiyadzin Kilisesi vasıtasıyla kontrol altına aldıkları Ermenileri kullanarak Doğu Anadolu’da örtülü bir denetim sağladıklarını da biliyoruz. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girmeden önce Ermen komiteleri, Osmanlı- Rus Ermenilerinin ileri gelenleri ve Eçmiyadzin Katagikosu, Rus Çarlığı’nın ileri düzeydeki yetkilileri ile birçok temasta bulunmuşlardır. Taşnak ve Hınçak komiteleri tarafından savaş sırasında uygulayacakları planlara yönelik kararlar alınmış, birçok tamim yayımlanmış, örgütsel çalışmalar ile Ermenilerin silahlandırılmasına ve gönüllü silahlı birlikler oluşturulmasına yönelik çalışmalara hız verilmiştir. Rusların, Ermeniler üzerindeki siyasetinden güç alan Ermeni komitecileri ve liderleri kibirli bir tavır göstererek Osmanlı Devleti’ni ve kanunlarını hiçe sayar bir tutum takınmışlardır.
28 Temmuz 1914 tarihinde Birinci Dünya Savaşı patlak vermiş ve Osmanlı Devleti 02 Ağustos 1914’te seferberlik ilan etmiştir. Daha seferberlik ilan edilmeden önce Ruslar ile sıkı bir iş birliğine giren Ermeniler, Erzurum, Trabzon, Bitlis ve Van gibi vilayetlerde örgütlenip silahlanarak isyan planlarını hazırlamışlardır. Seferberlikle silah altına alınacak olan Ermeniler ile komitelere üye bazı kamu personeli kaçarak Ruslara ve çetelere sığınmışlardır. Ekim ayının sonunda Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na fiilen katılacağının anlaşılması üzerine Osmanlı Ordusunda bulunan Ermeniler silahlarıyla birlikte firar ederek Rus Ordusuna katıldılar. Rus ordusuna katılmayanlar da silahlı çeteler kurarak, Türk köylerinde katliamlara başladılar. Savaşın başlamasından hemen önce Taşnak Komitesi’nin aldığı kararlar; onların Ruslara olan güvenlerini, Osmanlı Devleti’ne karşı duruşlarını ve pervasızca nasıl davranabildiklerini göstermesi açısından önemlidir.
Taşnak delegeleri 1914 yılının haziran ayında Erzurum’da toplandılar. İki hafta süren kongreye Türkiye illerinden ve yabancı ülkelerden 30 temsilci katılmıştır.[1] Bu tarihte, Osmanlı Devleti’nin 8 Şubat’ta Ruslarla yaptığı anlaşma gereğince doğu illeri iki yabancı müfettişin idaresi altında yönetiliyordu. Erzurum’daki kongrede yabancı ülkelerden gelen Taşnak üyesi Ermeni delegeler, Doğu Anadolu’daki yönetim şeklini bahane ederek Osmanlı Devleti yönetimi altında bulunan topraklarda olduklarını kabul etmeyen kararlar almışlardır. Osmanlı Devleti’nin savaşta yer alacağı tarafa ve konumunun ne olacağına dair çabalarını sürdürdüğü tarihlerde, Ermeni komiteler, Rusya ile kurdukları ilişkiye dayanarak, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde en kötü ihtimalle özerk bir Ermenistan devleti kuracaklarına kendilerini iyice inandırmışlardı. Bu süreçte komitelerin aldıkları tüm önlemleri Esat Uras’ın “Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi” başlıklı eserinden okuyabiliriz.
Ermeni komitelerinin aldıkları kararlardan ve isyan hazırlıklarından Osmanlı istihbaratı ve hükûmet haberdar olmuştu. Dâhiliye Nâzırı Talat Paşa ile Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından, Taşnak Komitesi’nin meşru liderlerine, Ermeni Mebusu Varteks Efendi’ye ve Ermeni Patriğine, Ermenilerin isyan ve ihtilal hareketlerine yöneldikleri takdirde çok şiddetli tedbirlerle karşılaşacakları bildirilmiştir.[2] Osmanlı Devlet Birinci Dünya Savaşı’nda henüz dahil olmamışken ilk isyan Zeytun’da çıktı. Zeytun Ermenileri, seferberliğin ilanından hemen sonra 17 Ağustos 1914 tarihinde, askerlik görevlerini yerine getirme karşılığında subay ve askerlerini kendilerinin atayacağı bir Ermeni alayı teşkil etmek istediler. Hükûmet tarafından talepleri reddedilen Zeytun Ermenileri seferberliğe katılmama kararı alarak silahlarıyla dağlara çıkıp isyan hareketini başlattılar.[3] Zeytun’da başlayan isyandan sonra 1914 ve 1915 yıllarında Kayseri, Bitlis, Erzurum, Mamûretülaziz, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Ankara, Van, İzmit, Adapazarı Bursa, Adana, Halep İzmir ve Canik’te Ermeni ayaklanmaları olmuş, bazıları güvenlik güçleri tarafından başlamadan bastırılmış, bazı yerlerde ise Van örneğinde olduğu gibi isyanların yıkıcı sonuçları olmuştur. [4]
Dünyanın birçok yerinde yaşayan Ermeniler ile Osmanlı Ermenilerinin çoğunluğu, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ile savaşan ülkeleri ve isyan hareketlerini desteklemişlerdir. Türkiye’yi savaşta destekleyen Ermeniler olsa bile Osmanlı Ermenilerinin ekseriyeti Türklerin savaştan yenik ayrılmasını gizliden gizliye istemişlerdir. Türkler, Ermenilerin niyetlerinin farkında olmuşlar ve tepkileri ile bunu belli etmişlerdir. Türklerin, Ermenilerin düşman safında olduklarına dair farkındalığını, dönemin basın organlarında çıkan yazı ve karikatürlerden de anlamak mümkündür. Savaş arifesinde Ermeni komitelerinin ayaklanma planlarını hayata geçirmek için hazırlıklarını hızlandırdıklarını istihbar edinen Osmanlı hükûmeti, vilayetlere talimat göndererek, Anadolu’da faaliyet gösteren her türlü Ermeni örgütlenmesini kontrol altına almalarını ve silahlanmayı önlemeleri için gerekli tedbirlerin uygulanmasını emretmiştir. Osmanlı Devleti’nin savaşa dahil olması ve Rus Ordusunun Güney Kafkasya’da ilerlemeye başlamasıyla beraber; Ermeniler, Osmanlı Ordusundan firar ederek Rus ordusuna katılmaya başladılar. Savaş sırasında Doğu Anadolu’da Rus Ordusunun başarılı olduğu işgallerde ve Türk Ordusunun çok sayıda şehit vermesinde, Ermenilerin rolü olduğu yadsınamaz bir gerçek olarak Osmanlı Devleti’nin karşısına çıkmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nı yazan Rus tarihçilere göre, 1914 yılında savaş başladığı zaman Rus Ordusu içerisinde Osmanlı tebaası 11.500 civarında Ermeni’den oluşan 23 tane askeri birlik bulunuyordu.[5] Kafkasya’da Rus ordusuna yardım eden, onlar için savaşan, casusluk yapan ve lojistik destek sağlayan 40.000 silahlı gönüllü Ermeni vardı.[6]
Sayıları tam olarak tespit edilememiş birçoğu asker kaçağı olan Ermenilerden oluşan gönüllü birlikler, Osmanlı Devleti topraklarında Ruslara yardım ederek, Türk askerini arkadan vurmuşlardır. Bogos Nubar Paşa’nın, Fransa Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı bir mektupta ve 1919 yılında The Times of London Gazetesi’nde çıkan yazıda, yaklaşık 200.000 Ermeni askerinin İtilaf Devletleri saflarında Osmanlı Ordusuna karşı savaştığı belirtilmiştir. İngiliz tarihçi Toynbee, Osmanlı tebaası Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı’nda Rusların “beşinci kolu” haline geldiğini yazmıştır.[7] Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan katliam belgelerine göre Rusların beşinci kolu konumunda olan Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin seferberlik ilan ettiği 1914 yılının ağustos ayından Rus devriminin başladığı Şubat 1917 tarihine kadar 124.000, 1919 yılının Ağustos ortalarına kadar da toplam 363.141 Müslümanı, katletmişlerdir.[8] Bir başka büyük katliamı daha anlatmak gerekirse, Rusların, savaş başladığında Erzurum vilayetinin kuzeydoğusu ile Beyazıt’tan Eleşkirt’e kadara devam eden sınır bölgesini işgal etmeleri sonrasında, canını kurtarmak isteyen Müslümanlar kaçmaya başladılar. Ermenilerin Van’ın büyük bölümünde kontrolü ele geçirmesiyle kaçan mültecilerin sayısı yüksek sayılara ulaştı. Kuzeyden Rusların, doğudan Ermenilerin arasında kalan mülteciler, Müslüman köylere sığındılar. Mültecilerin peşindeki Ermeni çeteleri, Rus kazakları ve onlarla beraber hareket eden Ermeni köylüleri, Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinde Müslüman köyleri basarak erkekleri öldürdüler ve kadınların iffetine el uzattılar. McCarthy, “sadece Beyazıt şehri ve civarında 1.500.000 Müslümanın katledildiğini” belirtmiştir.[9]
İKİNCİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK.
Hüseyin Alpaslan
Tarihçi-Yazar
Kaynakça
[1] Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul, 1987, s.s.579.
[2] Alpay Kabacalı, haz., Talat Paşa’nın Anıları, İletişim Yayınları, İstanbul 1994, s. 71.
[3] Uras, age., s.603.
[4] Mehmet Kanar, Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri, Der Yayınları, İstanbul,2001, ss.223-308.
[5] Mehmet Perinçek, “Taşnak ve Sovyet Ermenistan’ı Kaynaklarında Taşnaksütyun Gerçeği”, ed. Hale Şıvgın, Türk-Ermeni İlişkilerinin Gelişimi ve 1915 Olayları Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, Gazi Üniversitesi, (Ankara, 2006), s. 501-502.
[6] Kemal Çiçek, “Osmanlı Ermenilerinin 1915’teki Tehciri: Bir Değerlendirme”, Gazi Akademik Bakış, C III/ S.6, (2010), s.5.
[7] Arnold J. Toynbee, Acquaintances, (Tanıdıklar) Oxford Unıversıty Press, New York, 1967, s. 242.
[8] Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri, C I, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 49, Ankara, 2001.ss.375-377.
[9] Justin McCarthy, Türkler ve Ermeniler, çev. Fatma Sarıkaya, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, s.193-194.