Hüseyin ALPASLAN'ın 22 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Ermeni Soykırımı Yoktur Olgusunun İnkârına Cevaplar - 2

1915 yılının Nisan ayına geldiğimizde Ermeni komitelerinin faaliyetleri en yüksek seviyeye ulaşmıştır. İhanet eden Ermeniler tarafından Doğu Anadolu’da cephe gerisindeki haberleşme ve ulaşım kanallarının neredeyse tamamına yakını imha edilmiş ve böylece Türk ordusuna darbe vurulmuştur. Osmanlı Devleti tarafından alınan önlemlere, aramalarda ele geçirilen silahlara ve şifreli yazışmaların ifşa edilmesine rağmen, Bitlis, Kayseri, Maraş, Zeytun, Adana, Haçin, Sis, Kars ve Ardahan gibi yerlerde Ermeniler ayaklanarak, askerler ve kolluk kuvveti olan Jandarma ile çatışmaya girmişlerdir. Aynı tarihlerde Kars ve Ardahan civarında Ermenilerin katlettiği Müslüman sayısı 30.000 civarındadır. Rusların, Doğu Anadolu’nun bazı bölgelerinde egemen olmaya başlamasını fırsata çeviren Ermeni çeteler, 1915 yılının şubat ayında Van ve Bitlis’teki Müslüman köylere saldırmışlardır. Erciş civarında askerlere saldıran ve Van bölgesinde Ruslara casusluk yapan 2.000 civarında Ermeni dağa çıkmıştır.[1]

Osmanlı hükûmeti, Van’daki isyanı bastırmak ve Ermeni komitelerinin zararlı eylemlerine engel olmak amacıyla 24 Nisan 1915 tarihinde vilayetlere ve mutasarrıflıklara gizli bir genelge göndermiştir. İçişleri Bakanlığı tamiminde, ülkenin batısı da dâhil olmak üzere Ermeni komitelerinin şehirlerdeki merkezlerinin kapatılması ve evraklarına el konulması, komite elebaşları ile zararlı faaliyetlerde bulunanların ve bulundukları ikamette kalmaları sakıncalı görülen Ermenilerin tutuklanması emredilmiştir. Genelgede, alınan önlemlerin komitelerin teşebbüslerini engellemeye yönelik olduğu izah edilerek, Müslüman ve Ermeniler arasında çatışmalara mahal verilmemesi için duyarlı davranılması yönünde ayrıca talimat verilmiştir. İki gün sonra 26 Nisan’da askeri birliklere de benzer bir genelge gönderilerek, Garnizon Kumandanlıklarından, komitelerin ileri gelenlerinin tutuklanarak askeri mahkemelerde yargılanmaları istenmiştir. İstanbul’da bulunan Taşnak, Hınçak ve Ramgavar komitelerinin partizanlarından 235 kişi tutuklanmış ve bir kısmı Haydarpaşa’dan trenle Ankara ve Çankırı’ya gönderilmiştir. Yine devlete karşı zararlı eylemleri tespit edilen, Zeytun ve Maraş bölgeleri ile civarlarındaki yerleşim yerlerinde bulunan Ermeniler, Konya’ya sevk edilmiştir. Konya’da Ermenilerin toplu ve bir arada olmalarının tehlikeli olduğunun değerlendirilmesi üzerine, bu bölgeye yapılacak sevklerden vazgeçilmiş ve daha sonra göçe tabi tutulanlar Halep’in güneydoğusu ile Zor ve Urfa havalisine gönderilmişlerdir.   

Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da bulunan büyükelçileri, Ermenilerin, İngiltere, Fransa ve Rusya ile yaptıkları temaslarına ve Doğu Anadolu’da büyük bir isyan gerçekleştirmek için hazırlandıklarına dair elde ettikleri bilgileri hükûmete bildirmişlerdir. Osmanlı Devleti, 1914 yılının sonlarına doğru İngiltere, Fransa, Rusya ve ABD gibi yabancı devletler tarafından Doğu vilayetlerine gönderilen misyonerlerin faaliyetleri ile yine bölgeye farklı görevler adı altında gönderilen casus memurların Ermeni komitelerle birlikte yaptıkları isyan planlarından haberdar olmuştur. İtilaf Devletleri’nin sağladığı maddi imkânlarla çeteler kuran, silah, cephane vb. ihtiyaçlarını temin eden Ermeniler, propaganda yapmak üzere yerleşim yerlerine adamlarını göndermişlerdir. Osmanlı ordusundan firar eden Ermeniler, askeri birliklere ait bilgileri ve sırları düşman ülkelere vererek onlarla ortak hareket etmişlerdir. Ermeni çetelerinin, Osmanlı askerlerine karşı yaptıkları sabotajlar bir tehdit unsuru olmuş ve Türk ordusunu tedirgin etmiştir.

Gerçekleri kabullenmek bir erdemdir. Nasıl Birinci Dünya Savaşı sırasında yapılan zorunlu sevk ve iskân sırasında, 200.000 Ermeni’nin suiistimal, salgın hastalıklar, bakımsızlık ve çetelerin saldırıları neticesinde öldüklerini ve mallarının yağmalandığını kabul ediyor ve o dönemdeki sorumluları yargılıyor ve cezalandırıyorsak, (Bu hususta Tehcir yargılamaları yazı dizim mevcut) savaş sırasında Osmanlı ordusunun Ermeni komitelerince arkadan vurulduğu, düşmanlarla işbirliği yapıldığı, isyanlar çıkarıldığı ve Ermeniler kadar Müslüman halkın da katledildiği kabul edilmelidir Günümüzde Ermeni Diasporasının farklı ortamlarda bıkmadan usanmadan Türkler soykırım yaptılar iddialarına ve nefret sahnelerini acındırarak anlattıklarına şahit oluyoruz. ABD ve Kanada’da kurulan Zoryan Enstitüsünde Ermeni meselesi üzerine mesai yapan akademisyenler gece gündüz bir soykırım vardır diyebilmek için çalışmaktadırlar. Bu Enstitüden çıkan araştırma yazılarında ve bilimsel değerlendirmelerde Türklerin ve Ermenilerin geçmişten gelen sorunlarına sübjektif bir yorum getirilerek kurgulanmış bir tarih anlatılmak istenmektedir. Ben olaylara objektif yaklaşıyor ve çalışmalarımda bu enstitüden çıkan kitap ve makaleleri okuyarak karşı tarafın iddialarını anlamaya çalışıyorum. Türk olup olmamamdan ziyade namuslu bilim adamı kimliğiyle meselelere yaklaşmayı şiar edindiğimi bilmenizi isterim. Araştırmalarım sonucunda planlı bir soykırım girişimi olmadığı görülüyorsa ne söylememiz gerekir.

 İngiliz Parlamentosu üyelerinden Sir Ellis Ashmead Bartlett’in, “Ermeni Meselesi” İngilizlerin dikkatini çekmeğe başladıktan sonra gazetelerde yayınlatmış olduğu çok sayıda makalenin bazı ekleme ve açıklamalarla birlikte aktarılmasından ibaret olmak üzere, sözde Ermeni mezâlimi hakkında yayınlanan kitabında: Osmanlı Devleti'nin Hıristiyan vatandaşlarını her türlü özgürlükten mahrum bıraktığı ve acımasızca zulüm ve haksızlıklara uğrattığı düşüncesinin tamamen yanlış olduğunu, çünkü bunca zaman hiçbir hükûmetin, Osmanlı hükûmeti kadar hoşgörülü olmadığını ve din özgürlüğüne bu derece saygı göstermediğini, gerçekten de Türklerin dinî özgürlüklere diğer milletlerden daha fazla saygılı oldukları için Osmanlı ülkesinde bulunan Rum, Musevî, Nasturi ve Roma Katolik cemaatleri ile diğer cemaatlerin dinî ayinlerini yapma hususunda tam bir özgürlüğe sahip olduklarını, ayrıca Türklerin birbirlerine rakip olan Hıristiyan cemaatler arasında herhangi bir anlaşmazlık ve çatışma çıkmasını da engellediklerini ifade etmiştir.”[2] Vicdanlı bir İngiliz olan İngiltere Parlamentosu üyelerinden Sir Ellis Ashmead Bartlett tarafından yayınlatılan kitapta da görüldüğü gibi soykırım iddialarının nesnel verilerden uzak olduğu anlaşılmış ve gerçeklerin elbet bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğu bir kez daha teyit edilmiştir.

Kaynakça

[1] Ergünöz Akçora, “Van ve Çevresindeki Ermeni İsyanları (1896-1916)”, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, (İstanbul, 1994), s.124.

[2] Osmanlı Belgelerinde Ermeni-İngiliz İlişkileri (1894-1895), III, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu:75, Ankara, 2005, ss.118-137.