Sedat SADİOĞLU'nun 7 Aralık 2023 tarihli yazısı: İslam'ın Getirdikleri

Gören Göz – 45/1: İmanın Gizli Şartı; Kardeşlik

Kur’an’da, herkesin bildiği bir sure olan Nisa Suresi’nin 136. Ayeti’nde, imanın şartları beş (5) olarak öğretilir. Bunlar;

- Allah’a iman,

- Meleklere iman,

- Kitaplara iman,

- Resullere iman ve

- Ahiret gününe imandır.

Nasıl yukarıdaki iman şartlarına gönülden inanıyorsak, Müslümanların din kardeşi olduklarına da gönülden inanmamız gerekir. Ben bunu; “Müslümanları gerçek kardeş bilmek inancı” olarak dile getirmek istiyorum. Kardeş sevgisini, imanımızın merkezine koyduğumuzda, o kadar çok şeyin kolaylaştığını ve o kadar çok problemin çözdüğünü görürüz ki, şaşırırız! Bu, Müslüman ve çok kalabalık bir ailenin veya toplumun, her ne olursa olsun birlikte ve en az problemle yaşaması demektir.

“Hep birlikte Allah’ın ipine (kitabına, dinine, kurallarına) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.”( Âli İmran Suresi, 103.Ayet)

“Yüce Allah’ım Müslümanları, “Müslüman, Müslümanın kardeşidir, onu terk ve ihmâl etmez!” Hadisinin bilincinde olan kullarından eyle… Amin!”

Gören Göz – 45/2: Omega Mucizesi

Giriş; Güneş gören ülkelerde, cilt yoluyla ‘D-Vitamini’ alınır. Oysa en kuzey ve en güney ülkelerde, güneşli günler hem azdır, hem de güneş ışınları yatay gelir ve istifade olunmaz. Peki, buralarda yaşayan insanlar D-vitamini alamayınca, vücutlarındaki vitamin eksiğini nasıl dengelemektedirler? İşte bu eksikliği, buralarda yenilen balıklar tamamlamaktadır. (Ayrıca Norveç, İsveç gibi bazı ülkeler, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinden bol miktarda ve ucuza ‘muz’ satın alarak kalsiyum, çinko, fosfor, potasyum eksiğini gidermektedirler.)

Kısa Bilgi; Soğuk sularda yaşayan balıklarda ve özellikle bu balıklarda bulunan balık yağında, sağlık için önemli olan 2 farklı doymamış yağ asidi bulunmaktadır: EPA ve DHA çoklu doymamış yağlar olarak bilinmektedirler ve önemli Omega-3 yağ asitlerini içermektedirler. İnsan vücudu Omega-3 ve Omega-6 yağ asitlerini üretemez, dolayısıyla dışarıdan besinlerle alınması gerekir.

Balık yağının Omega-3 yağ asitlerini içermesi nedeniyle insan sağlığına faydaları çok fazladır. Omega-3 yağ asitleri, bitkisel yağlarda da bulunur ancak, insan sağlığını korumada çok daha az etkilidirler. Buna karşın (okyanuslarda yaşayan) deniz planktonları Omega-3 yağ asidini EPA ve DHA'ya dönüştürmede çok etkilidirler. Bu nedenle balık, vücut için son derece önem taşıyan yağ asitleri açısından en zengin besinlerden biridir.

Özel Bir Bilgi; Romatizmal artrit hastalığında (romatizmaya bağlı eklem rahatsızlığı) en önemli risk, eklemlerde meydana gelen aşınmanın, geriye dönüşü olmayan bir tahribata yol açmasıdır.  Omega-3 yağ asidi bakımından zengin bir beslenmenin artrit oluşumuna engel olduğu, şişmiş ve hassas eklemlerdeki rahatsızlıkların da hafiflediği kanıtlanmıştır. Omega-3 yağ asidi ayrıca, hafızayı güçlendirmesi bakımından da yararlıdır.

Güneşten Alınan ve Omega Eş Değeri D-Vitamini;

İnsan vücudunda bulunan D-vitamininin yaklaşık % 90’ı güneş ışınları vasıtasıyla derinin alt tabakasında sentezlenir.  Her gün 10-15 dakika güneşe çıkmak vücudumuzun ihtiyacı olan D-vitaminini önemli oranda karşılar. Sentez için cilde direkt güneş ışını teması gereklidir. 10:00-15:00 saatleri arasında 30 dakika güneşlenen bir kişinin vücudunda 10,000 ile 25,000 IU D-vitamini sentezlendiği tespit edilmiştir.

D-vitamini, kalsiyum ve fosfor metabolizmasında rol alan steroid yapılı bir vitamindir. Kemik sağlığının korunmasında rol alan kalsiyum ve fosfatın ince bağırsaklardan emilmesini ve kemik yapısında kullanılmasını sağlar. Yetersizliğinde kemik mineralizasyonu bozulur ve (özellikle) büyüme çağındaki çocuklarda raşitizm (kemik hastalığı), yetişkinlerde osteomalazi (kemiğin yumuşaması), ileri yaşlarda osteoporoz (kemik erimesi) oluşur. Bu durum kemik ağrıları ve deformitesine neden olur. D-vitamini, kemik ve eklem sağlığı, duygu durumu ve bağışıklık sistemi ve hatta uzun yaşam sürme üzerinde etkileri olan bir vitamindir.

Sonuç; Buradan çıkartacağımız en önemli sonuç şudur ki; yüce Allah(c.c.), kullarının kaderini, rastlantıya ya da tesadüflere bırakmamıştır. En kuzey ve en güneyde yaşayan insanlara, omega-3 ve omega-6 taşıyan balıklarını göndermektedir. Görünen şudur ki, yüce Allah hiçbir kulunu “çaresiz” de bırakmamıştır. Bunun kerametini, inançlı insanlar daha iyi bilmektedirler. Araştırmalar arttıkça, daha pek çok mucizenin (bilginin) keşfedilmesi mümkün olacaktır.

“Ey yüce Allah’ım, rahatsızlıklarımızı gider! Bize şifa veren sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa veren yoktur. Öyle bir şifa ver ki, ardından hiçbir hastalık izi bırakmasın… Amin!”

Gören Göz – 45/3: İslâm’a Çağrı

Yüce Allah(c.c.), içinde mutlak bir Allah inancı olup, “Ben Müslüman’ım” diyen ancak, İslâmiyet’e uzak duranları bakın nasıl uyarıyor;

“Siz ey (Mutlak ve yüceler yücesi olan Allah’a) iman edenler! Mutlaka yolunuzu Allah ve Kitabı’yla (Kur’an’ı Kerim’le) bulmaya çalışın (Allah’tan hakkıyla korkun, Allah’ın Kur’an’ından haberdar olun ve O’na itaat edin)  ve ancak Müslüman olarak can verin. (Müslüman olun, kurtuluş ancak Müslümanlıktadır ve son nefesinizde Müslüman olarak ölün ki, sonsuz ahiret hayatını hak edin!)”  (Âl-i İmran Suresi, 102.Ayet)

Allah inancının “mutlak”, Kur’an’ın ise “evrensel” olduğunu biliyoruz. Bugün yaşayan yaklaşık 7,5 milyar insanın yine yaklaşık 5 milyarı, mutlak bir Yaradan inancına sahiptir. İnsan mantıksal olarak bile, böylesi mükemmel bir kâinatın, bir Yaradan’ın işi olduğunu (çok kolay) idrak edebilir. Diğer bireysel dinlerde (Budizm, Hinduizm, Taoizm, Konfüçyüzm, vb.) de esasen bir Yaradan bilinci vardır ancak, iletişimlerini bazı aracılar (putlar) ile sürdürmektedirler. Hatta İlkçağ’da bazıları, tanrıları güçlerine göre çeşitlendirmişler ve farklı isimler vermişlerdir. (Güneş tanrısı, deniz tanrısı, savaş tanrısı, aşk tanrısı, vb.) Bu inançlar eskiye (Antik döneme) dayansa da günümüzde, materyalist düşünceye (Pagan inancına) sahip olanların sürdürdükleri bir alışkanlık olarak devam etmektedir. İşte bu ve diğer tüm inanç sahipleri için verilen mesajlar, tamamen insanlığın kurtuluşuna vesile olmak içindir.

Günümüz İslâm âlimlerine ve özellikle lider İslâm ülkelerine düşen en önemli görev ayırımsız, Kur’an’ı tüm dillere çevirmek olmalıdır. Üstelik bunu yapmakta hiçbir zorluk ve sıkıntı yoktur. Burada gözden kaçan nokta şudur; yukarıdaki ayette yapılan uyarıyı, sadece Müslümanların bilmesidir. Oysa biz bu mesajları ve çağrıları, diğer inanç sahiplerine de ulaştırmalıyız. Yukarıdaki bahsedilen dillere Kur’an çevirilerini yapmaz ve ilgili insanlara ulaştırmaz isek, amaca uygun ve insanlığa faydalı bir hizmet yapmış olmayız. Üstelik bu tebliğ etmemenin hesabını da veririz!

Gören Göz – 45/4: Azmetmek ve Önemi

Azmetmek; “Bir işteki engelleri yenmeye karar vermiş olmak” demektir. Azmetmek, aynı zamanda pek çok güzel anlamı içeren ve derin anlamları da olan bir sözcüktür. Azmetmek fiili, bir insan için kullanılırsa, “övücü” anlamlar içerebileceği gibi, bir işe girişen için ise, “doğruluğa” kadar gidebilecek özellikleri de yüklenmiş olur. Ayrıca (azmetmek), her iş ve her insan için, başarılı olmanın anahtarını göstermesi açısından da önemlidir. Bu başarının yolları da şöyle sıralanabilir;

- başarılı olmak için yola çıkmak/işe girişmek

- hedef koymak

- çaba/gayret göstermek

- çok çalışmak

- kararlılık göstermek

- yılmadan çalışmak 

- dosdoğru olmak, gibi.

Yüce Allah (c.c.), Kur’an’ı Kerimde mealen buyuruyor ki:
“İşlerinde Ashâbın ile meşveret et (yapılacak işler hususunda, ehil olan kişilerin görüşünü al), onlara danış. Bundan sonra bir işe azmettiğin zaman, Allahü Teâlâ’ya tevekkül et, O’na güven!”  (Âli İmran Suresi, 59.Ayet)

Buradaki azmetmek; kalkışmak, girişmek ve mücadele etmek anlamındadır. Meşveret ise, şûra ve istişare kelimeleriyle de aynı anlamda kullanılır ve danışmak demektir.

Tövbe; haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü Teâlâ’dan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmektir.” (Hadis-i Şerif, Berika, k.s.)

Buradaki azmetmek; yemin edip, yeminine sadık kalmak anlamındadır.

“İnsan haram işlemeyi kalbinden geçirir azmederse, sonra da Allah’tan korkarak yapmazsa günah yazılmaz. Haram işleyince (sadece) bir günah yazılır.” (Hadis-i Şerif, Berika, k.s.) 

Buradaki azmetmek; kararlılık ya da dayanıklılık (sebat) göstermek anlamındadır.

“Yüce Allah’ım Müslümanları, her iş ve her konuda, azimli olan ve başarılı olan kullarından eyle…Amin!”

(NOT: Kırkbeşinci bölümün sonu…)