Hüseyin ALPASLAN'ın 10 Mayıs 2023 tarihli yazısı: Nemrut Mustafa Paşa'nın Yargılanması

5 Nisan 1920 tarihinde iş başına gelen Damat Ferit Paşa Hükûmeti, 16 Nisan’da, Divân-ı Harbi Örfî reisliğine Nemrut Mustafa Paşa’yı[1] atamıştır. Mustafa Paşa, sanıklara karşı ön yargılı ve taraflı davranmış, haksız ve hukuksuz yargılamalar yaparak idama kadar varan en ağır cezaların verilmesini sağlamıştır. Mustafa Paşa’nın, yargılamalar sırasındaki tutumu ve uygulamaları kamuoyunda olumsuz bir şekilde karşılanmıştır[2].

Damat Ferit Paşa Hükûmeti ile beraber Divân-ı Harbi Örfî heyetlerinde değişiklikler yapılmış, yeni göreve gelen reis ve üyeler adaletli yargılama yapılacağına dair söz vermişlerdir. 23 Nisan kararnamesi ile Divân-ı Harb-i Örfî yapısında ve işleyişinde yapılan değişiklikler neticesinde gerçekleşen yargılamalar, bırakın adil olmayı, tam tersine bir zulme dönüşmüştür. İşgal İstanbul’unda İtilaf Devletleri’nin kontrolu ve isteği doğrultusunda hareket eden Osmanlı Hükûmeti’nin talimatlarını ve kanunsuz emirlerini yerine getirmekte gayet istekli olan Divân-ı Harbi Örfî reisi Nemrut Mustafa Paşa, yargılama yaparken ve karar verirken, gücünü kanunlardan almadığını açık bir şekilde ifade etmiştir. Mustafa Paşa, işgal altında bulunan mahkemenin vicdanı ile değil hisleriyle hareket ettiğini, yargılamaların nasıl yapılması gerektiğine dair yukarıdan emir aldıklarını söylemiştir. Mustafa Paşa’nın bu sözü bile tek başına, dönemin siyasi gelişmelerinin Divân-ı Harbi Örfî kararlarına nasıl yön ve şekil verdiğini göstermektedir. Bu minvalde Nemrut Mustafa Paşa tarafından yapılan yargılamalarda, Ermeni ve Rumların yalancı tanıklıkları öne çıkmış, sanıkların istekleri dikkate alınmamış, avukat ve temyiz hakkı ise yasaklanmıştır. Daha önceden de belirttiğimiz gibi mütareke döneminde, ittihatçı düşmanı İtilafçıların propagandaları, Ermeni kırımı iddiasında bulunan düzmece tanıkların beyanları ve Anadolu’daki ulusal direniş güçlerini etkisizleştirmek isteyen İngilizlerin siyasi davranışları, mahkemelerin verdiği zalimane kararlar üzerinde etkili olmuştur[3].         

 Geçmiş yazılarımızda, Tevfik Paşa Hükûmeti’nin göreve başlamasından sonra, önceden Divân-ı Harbi Örfî’de yargılananlar hakkında verilen tüm kararlara karşı temyiz hakkını açan yasal düzenlemelerin yapılarak Askeri Temyiz Mahkemesinin kurulduğundan teferruatlı olarak bahsetmiştik. Temyiz mahkemesinin dava dosyaları ile ilgili tahkikatı sırasında, Divân-ı Harbi Örfî’nin önceki yargılamalarında Nemrut Mustafa Paşa’nın ve diğer mahkeme üyelerinin yaptığı hukuk dışı eylemler tespit edilmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda, eski Divân-ı Harbi Örfî’de görev yapan heyetlerin görevlerini suistimal ettiklerine dair yeterli kanıtlara ulaşıldığının anlaşılması üzerine, reis Mustafa Paşa, üyeler Recep Paşa ile Recep ve Fettah Beyler Harbiye Nazırı’nın emri ile 15 Kasım 1920 tarihinde tutuklanmışlardır[4].

Nemrut Mustafa Paşa ve üyeler Erkân-ı Divân-ı Harb mahkemesi tarafından yargılanmışlardır. Mahkeme reisi Kazım Paşa ve heyet tarafından merkez komutanlığında sorgulamalar yapılırken, öncelikli olarak eski Divân-ı Harbi Örfî’de görev almış ve Nemrut Mustafa Paşa ile Nusret Bey’in yargılanması sırasında anlaşmazlığa düşerek görevden alınmış olan Ferhad Bey[5] ile onun yerine atanan yedek üye Niyazi Bey’in malumatlarına müracaat edilmiştir[6]. Devamında sanıklara suçların niteliği ile ilgili sorular yöneltilirken birbirleriyle iletişim kurmamaları hususunda hassas davranılmıştır[7]. Kevorkıan, Mustafa Paşanın sorgulamasının 6 Kasım’da harp konseyi tarafından yapıldığını, Mustafa Paşa’nın kanunsuz tutukluluğa itiraz ederek serbest bırakılma talebinde bulunduğunu ancak eski Divân-ı Harbi Örfî reisi ve üyelerinin Seraskerat Hapishanesi’ne ( Bekirağa Bölüğü) sevk edildiklerini  ifade etmiştir[8] Erkân-ı Divân-ı Harb mahkemesinde yapılan yargılamada, Mustafa Paşa kendisine yöneltilen suçlamaları soğukkanlı bir şekilde reddetmiş ve hakkındaki isnatların Kuvâ-yı Milliye’ye yönelik verdiği kararlarından dolayı kötülüğünü isteyenler tarafından çıkarıldığını ifade ederek görevini kötüye kullanmadığını iddia etmiştir.[9].

Tutuklu olarak Bekirağa Bölüğü’nde muhafaza edilen[10] Mustafa Paşa’nın, kendisine yöneltilen ithamları iftira ve yalan olarak nitelemiş olmasına karşın, zamanla tahkikat derinleştikçe onun hakkında iddia olunan suçlamalar ile ilgili deliller oldukça fazlalaşmıştır. Mustafa Paşa ve diğer sanıkların, kendilerine yüklenilen mütevellit suçlardan dolayı Erkân-ı Divân-ı Harbin yargılama yetkisi olmadığına dair yaptıkları itiraz ise reddedilerek[11], Divân-ı Harb bünyesinde yargılamalarına devam edilmiştir. Duruşmalar 11 Aralık 1920 tarihinde sona ermiş[12] ve mahkeme sanıklar hakkındaki kararını 19 Aralık 1920 tarihinde vermiştir. Mahkeme kararında; Mustafa Paşa ve arkadaşları hakkındaki iddialara ilişkin deliller yeterli görülmüş ve sorgu neticesinde oluşan dosya münderecatından yola çıkılarak sanıkların suçlu olduğuna hükmedilmiştir[13]. Mustafa Paşa’nın, Divân-ı Harb tarafından hakkında verilen karara itirazı üzerine, dosya temyiz mahkemesinde görüşülmüştür. Temyiz mahkemesinde bir aydan fazla süren uzun bir incelemeden sonra, Mustafa Paşa’nın itirazı reddedilerek, Divân-ı Harbin verdiği karar, 2 Şubat 1921 tarihinde onaylanmıştır. Karara göre, Mustafa Paşa suistimal suçundan yedi ay, üyelerden Recep Paşa ile Recep Bey beşer ay ve Fettah Bey ise üç ay hapis cezası almışlardır[14]. Böylece, hakkında yapılan yargılama neticesinde; Nemrut Mustafa Paşa’nın görevini suistimal ederek, haksız ve zalimane bir şekilde yaptığı yargılama ile Nusret Bey’in idamına karar verdiği kesinleşmiştir.

Mustafa Paşa ve arkadaşları hakkında Divân-ı Harbin verdiği ve temyiz mahkemesinin onayladığı karar, tasdik için Padişah Vahideddin’e sunulmuştur. Sanıkların 85 günlük tutukluluk sürelerini yeterli gören Padişah af yetkisini kullanarak tahliyelerini sağlamıştır[15]. Mustafa Paşa’nın reisliği döneminde Divân-ı Harbi Örfî’de gerçekleşen adaletsiz uygulamalara, haksız kararlara ve masum kişilerin idam infazlarına karşı kılını kıpırdatmayan Padişah, cezası kesinleşen Mustafa Paşa ve üyeler için af salahiyetini rahatlıkla kullanmıştır.

Divân-ı Harbin, Mustafa Paşa hakkında verdiği kararın kesinleşmesinden sonra, Nemrut’un aleyhinde şahsi birçok dava açılmıştır. Hakkındaki davalar sürerken, Mustafa Paşa ordudan istifa ederek Şam’a gitmek istemiş, talebi Harbiye Nezareti tarafından kabul görmemesine rağmen ailesi ile birlikte deniz yoluyla Suriye’ye firar etmiştir. Ülke dışındayken yokluğunda verilen mahkeme kararları ile çok sayıda ceza almıştır[16].

Suriye’den Irak topraklarına geçen ve Süleymaniye’ye yerleşen Nemrut Mustafa Paşa, İngilizlerle iş birliği yaparak Kürdistan Devleti kurmak maksadıyla çeşitli teşkilatlanmaların içerisinde yer almıştır[17]. Yalmuki soy ismini alan Nemrut Mustafa Paşa, İngilizler tarafından Irak’ta kurulan Mahmud Berzenci Hükümeti’nde Millî Eğitim Bakanlığı yapmış, 1936 yılında hastalanarak tedavi için gittiği Bağdat’ta vefat etmiştir[18].

Kaynakça

[1] Nemrut Mustafa Paşa: Süleymaniye’de doğmuştur. 1882 yılında piyade subayı olarak orduya katılmıştır. 1909 yılında mirliva rütbesine yükselmiş, 1914 yılında emekli olmuştur. Mütarekenin hemen ardından kurulan Divân-ı Harbi Örfî’de üyelik yapmış, 2 Eylül 1919 tarihinde atandığı Bursa valiliği görevinden 10 gün sonra kovularak ayrılmıştır. Tekrar İstanbul’a dönerek mahkeme üyeliği görevine devam ederken, yeni kurulan Damat Ferit Paşa Hükûmeti tarafından Divân-ı Harbi Örfî reisliğine atanmıştır. Kuvâ-yı Milliye karşıtlığının tezahürü olarak hukuka aykırı yaptığı yargılamalar ve verdiği haksız kararlar neticesinde kamuoyunda Nemrut veya Kürt Mustafa Paşa olarak anılmıştır. Tevfik Paşa Hükûmeti’nin kurulmasından sonra Divân-ı Harbi Örfî reisliğinden azledilen Mustafa Paşa hakkında birçok dava açılmış ve Erkan-ı Divân-ı Harb mahkemesi tarafından görevini kötüye kullanmak suçundan ceza verilmiştir. Hakkında açılan şahsi davalar sürerken ülkeden firar eden Mustafa Paşa’ya gıyabında birçok ceza verilmiştir. Millî Mücadele sürerken Ankara’da kurulan hûkümet tarafından yokluğunda yargılanan Mustafa Paşa’ya, Ankara Asliye Mahkemesi tarafından vatana ihanet suçundan idam cezası verilmiştir. Yalmuki soyadını alan Nemrut Mustafa Paşa 150’likler listesinde de yer bulmuştur. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun akabinde de kürtçülük faaliyetleri yürüten Mustafa Paşa, ulusal Ermeni partisi ile de iletişim halinde olmuştur. Divân-ı Harbi Örfî reisliği sırasında Kuvâ-yı Milliye taraftarlarına karşı acımasızca davranan, yargılamalarda adaletsiz uygulamalara imza atan ve aldığı zalimane kararlarla idam infazlarına sebebiyet veren Mustafa Paşa, firar ettiği Suriye’den Irak’a geçmiş ve Süleymaniye’ye yerleşmiştir. Burada kurduğu Kürdistan Cemiyeti’nin başkanlığına geçerek bir Kürt isyanı gerçekleştirmek için İngilizlerle ile iş birliği içerisinde bulunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti istihbaratı tarafından faaliyetleri takip altında tutulan Nemrut Mustafa Paşa, hastalanarak tedavi için gittiği Bağdat’ta 1931 yılında vefat etmiştir. bk. Ferudun Ata, Süleymaniyeli Nemrut Mustafa Paşa, Palet Yayınları, İstanbul, 2010, İstanbul.

[2] Ferudun Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamaları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2017, s.284.

[3] Ferudun Ata, “Divân-ı Harb-i Örfî Mahkemelerinde Ermeni Tehciri Yargılamaları”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmalar Dergisi, S.15, (Konya, 2004), s.321-322.

[4] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.285; Vakit ,16 Kasım 1920., nr.1056.

[5] Nusret Bey’in yargılanması sırasında Divân-ı Harbi Örfî’de 4 Temmuz 1920 tarihinde alınan kararı hazmedemeyen Nemrut Mustafa Paşa, 20 Temmuz’da hukuksuz şekilde mahkemeyi yeni bir oturumla toplamış ve idam kararını gerçekleştirmek adına engel olarak gördüğü üyelerden Ferhad Bey’e “sen bizim icraatımıza engel oluyorsun, seninle ortak çalışamayız” diyerek, onun görevden alınmasını sağlamıştır. bk. Süreyya Sami Berkem, Unutulmuş Günler, Hilmi Kitabevi, İstanbul, 1960, s.60. Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.271.

[6] Alemdar, 18 Kasım 1920.

[7] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.285.

[8] Raymond Kevorkıan, Ermeni Soykırımı, çev. Ayşen Taşkent Ekmekçi, İletişim Yayınları, İstanbul 2015, s.1111.

[9] Alemdar, 21 Kasım 1920; Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.285.

[10] Vakit, 23 Kasım 1920.

[11] Vakit, 3 Aralık 1920.

[12] Vakit, 12 Aralık 1920.

[13] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.286.

[14] Vakit, 2 Şubat 1921.

[15] BOA., BEO.,350453; Takvim-i Vekayi, 9 Şubat 1921.

[16] Ata, Süleymaniyeli Nemrut Mustafa Paşa.

[17]  Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.286.

[18] Ata, Süleymaniyeli Nemrut Mustafa Paşa.