Hüseyin ALPASLAN'ın 6 Aralık 2023 tarihli köşe yazısı: Soykırım İddialarını Çürüten Malta Yargılaması -5-

Malta Sürgünleri Hakkında Delil Arayışı ve Yargısal Süreç

Sevr Antlaşması’nın 226 ve 230’uncu maddeleri gereğince; tehcir sırasında işlenen suçlardan dolayı tutuklanan Türklerin İtilaf Devletleri’ne teslimi ile yine bu devletlerin mahkemelerinde yargılanmalarının önünün açıldığını anlatmıştık.  Hatırlanacağı gibi Kraliyet Başsavcılığı, İngiltere hükûmetine verdiği cevapta, Ermeni kırımı ile ilgili hukuki bir işlem yapma yetkisinin olmadığını, ancak; Osmanlı Devleti ile yapılacak barış antlaşmasına, Ermeni kırımı suçu işleyenleri teslim etmeyi ve sanıkları müttefik devletlerin yargılama yetkisini tanımayı içeren hüküm konulması halinde; gerekli yetkiyi elde ederek yasal işlemleri yürütebileceğini bildirmişti. İşte bu minvalde 10 Ağustos’ta imzalanan Sevr Antlaşması ile soruşturma için gerekli meşruiyeti elde eden İngiliz Kraliyet Başsavcılığı, tutuklu Türkler hakkında iddia edilen tüm suçlamalar için yargı yetkisine kavuşmuştur. Kraliyet Başsavcılığı, yalnızca Ermenilere değil, Osmanlı tebaası diğer Hristiyanlarında toplu ölümlerine neden olan kırım delillerini bulmak için gayret göstermiş, İngiltere hükûmeti de Başbakan ve Dışişleri Bakanlığı seviyesinde özellikle Ermeni kırımı suçlamasıyla dava açılması için dayatmıştır[1].

İngiliz Yüksek Komiserliği, Sevr Antlaşması onaylanıp yürürlüğe girmeden, antlaşmanın 230’uncu maddesini esas alarak çalışmalarına başlamıştır. Malta sürgünlerinin bir bölümünün yakalanmasında payı olan İngiliz Yüksek Komiserliği kendi listesinden seçtiği 58 kişinin yargılanması için suç dosyalarını oluşturma çabası içerisine girmiştir.  İngiliz Başkomutanı General Harrington’un kendi listesinden seçtiği sürgünlerle beraber toplamda yargılanacak kişi sayısı 70’e çıkmıştır. Bu 70 kişiye hala yakalanmamış olan, içerisinde Mustafa Kemal Paşa’nın da bulunduğu 170 kişi daha eklenmiştir. İngilizler Sevr Antlaşması gereğince, İstanbul hükûmetinden yakalanmayan 170 Türk’ün kendilerine teslim edilmesini isteyerek, Osmanlı vatandaşı 240 Türk’ü müttefiklerin kuracağı mahkemede yargılatmak istemişlerdir[2]. Kraliyet Başsavcılığı soruşturmayı Osmanlı vatandaşı olan tüm gayrimüslimleri kapsayacak şekilde yürütürken, Ermeni kırımı suçlamasına dair delil arama çalışmalarını da hızlandırmıştır. Başsavcılığın soruşturması kapsamında uluslararası bir mahkemede yargılanması istenilen toplam 240 kişi hakkındaki iddia dosyaları ile delil olduğu değerlendirilen bilgi ve belgelerin İstanbul’dan Londra’ya gönderilmesi gerekiyordu.

Kraliyet Başsavcılığı, 8 Şubat 1921 tarihinde İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği yazıda, İngiliz savaş suçlularına kötü davranmaktan suçlanan sekiz kişi hakkında soruşturma yürütmekte olduklarını, İstanbul’da bulunan İngiliz Yüksek Komiserliği’nden, Osmanlı vatandaşı Hristiyanlara zulüm yapmakla suçlanan Türk sürgünler hakkında delil toplanmasının istenmesini ve bu hususta acele edilmesini istemiştir[3]. Başsavcılık, Dışişleri Bakanlığı’ndan böyle bir talepte bulunurken, Sevr Antlaşması’nın 228. maddesinde yer alan, “her türlü bilgi ve belgeyi sağlama görevini Osmanlı Devleti yükümlenir” hükmüne dayanmıştır[4]. 

İngiliz Dışişleri Bakanlığı, Başsavcılığın ve Malta Valisi’nin yazılarını 16 Şubat’ta İstanbul’daki Yüksek Komiserliğe ileterek sürgünler aleyhinde elde edilecek delillerin ve iddianamelerin ivedilikle hazırlanarak gönderilmesi yönünde talimat vermiştir[5]. Malta sürgünleri ile ilgili İstanbul’dan Londra’ya 10 Mart 1921 tarihi itibarıyla peyderpey gönderilen delillerin hukuksal açıdan bir kıymeti olmadığı anlaşılmış, suçlamaların içi boş raporlardan ibaret olduğu görülmüştür  İngiliz Yüksek Komiserliği tarafından çuvallar içinde Londra’ya gönderilen ve içinde tehcire dair kararların asıllarının da olduğu arşiv belgelerinin, normal hukuk kuralları içerisinde, suçlanan Türkleri yargılamaya yeterli delil olmaktan uzak olduklarının İngiliz yetkililerde farkındaydılar. Buna rağmen özel kuralları olan özel mahkemelerin kurulmasını sağlayarak, Türklerin orada istedikleri şekilde yargılanmaları umudunu taşıyorlardı. Malta’da bulunanların Sevr Antlaşması meşruiyeti ile yargılanmaları için İngiltere hükûmeti ve Kraliyet Başsavcılığı nezdinde yürütülen çalışmalarda, Sevr Antlaşması’nın tam anlamıyla yürürlüğe sokulamaması ve uygulamadaki hukuki sorunların yanı sıra pratikte karşılaşılan zorluklar gibi nedenlerden dolayı başarı sağlanamamış olup, kurmak istedikleri düzmece mahkemeye dair gayretleri ise fiyasko ile sonuçlanmıştır.

Malta’da bulunan Türklerin yargılanması ile ilgili Sevr’in meşruluğunun kabulünden ve delil bulunamamasından kaynaklanan kaos ortamı sürerken, aynı tarihlerde Sevr Antlaşması’nı kabul etmeyen, İnönü zaferi ile güç ve itibar kazanarak düzenli ordusunu kurmuş olan TBMM ve Ankara hükûmeti gerçeği ortaya çıkmıştı. İtilaf Devletleri bazı küçük düzenlemeler yaparak Sevr Antlaşması’nı kabul ettirebilmek maksadıyla 21 Şubat 1921’de Londra’da yapılacak olan konferansa Yunanistan temsilcisi ile İstanbul hükûmeti temsilcisini çağırmışlardır. Ancak, Anadolu’daki Milli Meclis ve ulusal direniş hareketi gittikçe güç kazanmıştı ve İngiltere’nin karşı çıkmasına rağmen, bir süre sonra İtalya ile kısmen de olsa Fransa’nın temsil iradesini kabul ettikleri Ankara hükûmeti temsilcisini de konferansa çağırmak zorunda kalmışlardır. Görüşmelerde Türk Milleti’nin iradesinin temsil eden TBMM temsilcisi, İstanbul hükûmetine rağmen tek yetkili olarak kabul görmüştür. İstanbul hükûmeti temsilcilerinin imzaladığı Sevr Antlaşması, Türkiye için artık yaptırımı olmayan hükümsüz bir belgedir[6].

Ankara, konferansa gönderdiği temsilcisi Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey’in diplomasideki yeteneğinden de faydalanarak Malta sürgünlerinin serbest bırakılmasını talep etmeyi tasarlıyordu. Malta’da uzun süredir tutuklu olan sürgün Türkler, konferans öncesi müracaatlarıyla Malta Valisi’ni sıkıştırmaya başlamışlar, ısrarla sürgünün sebeplerini sormaya başlamışlardır. Vali, 12 Şubat 1921 tarihinde Malta’da bulunan 115 tutsağın durumları ve gelecekleri ile ilgili Londra’dan bilgi istemiştir. Bu sırada Kraliyet Başsavcılığı tarafından istenen dosyalar ise İstanbul’dan hala gelmemişti[7].

ALTINCI BÖLÜMLE DEVAM EDECEK.

 Kaynakça

[1] Uluç Gürkan, Malta Yargılaması, Kaynak yayınları İstanbul, 2014, s.78.

[2] Bilal N. Şimşir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2020, ss. 268-.271.

[3] Şimşir, a.g.e., s.274.

[4] Gürkan, a.g.e., s.75.

[5] F.O 371/6499/E.1801: Curzon’dan Rumbold’a yazı, Londra. 16.2.1921., No:153, akt. Şimşir, a.g.e., s.274.

[6] Guenter Lewy, 1915 Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu, Timaş Yayınları, İstanbul, 2020, s s.202.

[7] Şimşir, a.g.e., ss.271-274.