Utku KABAKCI'nın 15 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Yapay Zekâ ile Stratejinin Dönüşümü
Yapay zekâ giderek hem gündelik hem de entelektüel konuşmaların, tartışmaların başrolü hâline geldi. Kimileri yapay zekâyı iletişim, eğitim, sağlık, güvenlik gibi hayati önemi bulunan alanlardaki sorunların çözümü için muazzam bir fırsat olarak görürken bazıları ise bu bakış açısının tam aksine yapay zekâ ile söz konusu alanlardaki problemlerin ve eşitsizliklerin daha da derinleşeceğini savunuyor. Şüphesiz her iki kanaatin de haklı olduğu noktalar var. Bu yüzden birçok kişi bu düşüncelerin kesişim kümesinde konumlanıyor. Yani çoğunluk bir yandan yapay zekâ ile yaşamlarımıza girecek yenilikler karşısında heyecan duyarken bir yandan da mutlak bir şekilde önünü göremiyor olması sebebiyle kaygılanıyor.
Yapay zekâya bakış açımız yukardakilerden hangisi olursa olsun bu onun yaşamlarımızı dönüştürmeye başladığı hakikatini değiştirmiyor. Şüphesiz bundan sonra nereye evrileceğinde insanların ona yüklediği/yükleyeceği mana ve işlev belirleyici olacak. Ancak dijitalleşme ve yapay zekâda alınan mesafeyi, geri dönmek mümkün olmadığından hem iş hem de özel yaşamlarımızdaki etkilerini görmezden gelme lüksümüzü çoktan kaybetmiş durumdayız. Yani artık zaman zaman bilinçli bir şekilde yavaşlamak mümkün olsa bile geri dönüş söz konusu olmayacak. Bu nedenle yapay zekâdan kaynaklanan umutların da endişelerin de mümkün olduğunca soğukkanlı bir şekilde analiz edilerek stratejinin belirlenmesi gerekiyor. Dijitalleşme ve yapay zekâdaki değişimin hızı, hemen hemen bütün alanları kuşatıyor olması dikkate alındığında bunun pek kolay olmadığının ayırdında olmakla birlikte, buradaki meseleyi belki de strateji kavramını yeniden değerlendirerek aşabileceğimizi düşünüyorum.
Yapay zekâ tüm belirsizliği ile karşımızda dikiliyorken uzun vadeli bir yol haritası çizmek, bizleri istediğimiz yere vardırmayabilir. Bunun yerine daha esnek ve kısa vadeli hedefler üzerinden bir planlama çok daha isabetli bir hamle olabilir. Yani anlık konum alabilmek şeklinde ifade edebileceğimiz taktik kavramını uzun bir yol haritasına karşılık gelen strateji kavramına tercih etmenin vakti gelmiş de geçiyor olabilir. Burada üstünde durmak istediğim husus strateji kavramının rafa kaldırılması değil, yeniden ele alınması. Belki de artık önümüzdeki haritanın her an değişebileceğini hatta değişmesi gerektiğini kabul etmek ve şaşmaz bir güzergâha strateji demektense alınan taktiksel konumların bütününe strateji denmesi daha doğru olacaktır. Çünkü günümüz koşulları, özellikle bir yere ulaşmaktan ziyade yolda olabilmeyi dayatıyor.