Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 5 Temmuz 2023 tarihli yazısı: Gurbettekiler Kim?
Gurbet, bir kişinin doğduğu veya uzun süre yaşadığı yerden farklı bir yere gitmesi, başka bir yerde yaşaması ve orada yabancılık çekmesi durumunu ifade eder. Genellikle ailesi veya vatanından ayrılarak başka bir ülkeye giderek yaşayan kişiler için kullanılan bir tabirdir. Gurbet, fiziksel, duygusal ve kültürel açıdan insan üzerinde çeşitli etkiler yapabilir.
Gurbet, bedensel açıdan da etkiler yapabilir. Yeni bir ülkede yaşayan kişinin iklim, beslenme ve yaşam koşulları gibi faktörlere uyum sağlaması gerekebilir. Bu uyum süreci bedensel rahatsızlıklara sebep olabilir. Örneğin, farklı bir iklimde yaşayan bir kişinin vücut ısı düzeni veya bağışıklık sistemi değişebilir. Ayrıca, sosyal çevrenin değişmesiyle birlikte stres ve uyku düzeninde bozulmalar ortaya çıkabilir.
Tüm insanlar dünyada gurbettedir. Kalpleri bedenlerinde göğüs kafesi ile çevrili şekilde hapis edilmiştir. Beyinleri sert kemikten oluşan yuvarlak yapıda bir sandık içine içinden çıkarılamayacak şekilde konuşlandırılmıştır. Peki, farkında mıdır insanlar nerede olduklarının? Nefsinin tamamen idaresinde olan birtakım insanlar nereden gelip nereye gittiklerini asla bilmezler. Birtakım insanlar ise bu dünya için koşuştururken kısmen de öbür dünya için ibadetle meşgul olurlar, iç dünyalarında ise ara sıra gel-gitler meydana gelebilir. Ve çok az insan ise ruhları buraya ait değilmiş şekilde dünya mallarından ve elemlerinden uzak bir biçimde, kalplerini ve düşüncelerini özgürleştirmiş olarak dünya hayatı yaşamaktadır.
İnsan şehirlerde de gurbettedir. Mayası toprak ve su olan insan doğal yaşamdan uzakta eli ve ayağı toprağa temas etmeden ve suya dokunmadan yapay ve suni bir şehir ortamında ömrünü tüketmektedir. Kulakta gurbettedir kuş seslerinin olmadığı, rüzgarın fısıldamadığı, derede akan suyun şırıltısının olmadığı gürültü ve algı haberlerinin bangır bangır haber kanallarından paylaşıldığı şehir ortamında. Sadece kulaklarımız değil, elbet gözlerimiz de gurbettedir dağlar, ovalar, nehirler yerine cep telefonlarımızdan ve tabletlerimizden girdiğimiz sanal dünyanın cezbeden renkli paylaşımları arasında kaybolup giderken. Yediğimiz ve içtiklerimizden memnun mudur dilimiz, midemiz, bağırsaklarımız? Dalından yeni koparılmış bir elmayı, armudu veya topraktan yeni sökülmüş bir patatesi en son ne zaman yedik afiyetle? Soframızda kullandığımız şekerin elde edildiği pancarı hiç gördük mü tarladan sökülürken? Ellerimizle en son ne zaman dokunduk bize çeşitli ürünler doğuran, uğruna can alıp can verdiğimiz toprağa ve ciğerlerimize ne zaman çektik ormanın içinde çam ağaçları arasında durarak hayat veren taze oksijeni burnumuzdan?
Fikir ve akıl da gurbettedir anlaşılmadığı yerde. Anlamak zor iştir çünkü iyi niyet ister, fedakarlık ister, gayret ister, samimiyet ister. ‘’Ben’’ dilinin sıkça kullanıldığı, ticari ve beşeri hayatın ego ve çıkar üzerine kurulu olduğu, ekseriya makamlarda liyakatten uzak yetkililerin olduğu, iyilerin artık parmakla gösterildiği bugünkü düzende kime, neyi, nasıl anlatacaksınız? Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar, aslında bize sadece gidecekleri yere kadar eşlik ediyor diye düşünmüyor da değilim bu arada. Atalarımızdan miras kalan kültürümüz, geçmişimiz, değerlerimiz ve vatan sevgimiz ne kadar canlı tutulursa o derece uzağı yakın eder oysa. Adalet kelimesi yaşatılırsa beyinler ile yüreklerde ve terazisi düzgün tartarsa hukuk pazarından alınıp verilen hakları ve vicdanlara dokunursa adaletin tecellisi tüm gerçekliğiyle o zaman gurbette hissettirmez bireyleri monotonlaşmış ve robotlaşmış insan kalabalıklarının içinde.
Gurbet uzadıkça hasretliği meydana getirir. Hasret, bir kimseyi, bir yeri veya bir şeyi görme, ona kavuşma isteğidir. Ve bir şeye hasretlik varsa ve o şey her neyse kişi, o şeye göre gurbettedir.
• Astsubaylar tazminata hasrettir,
• Uzman Çavuşlar kadroya hasrettir,
• Gazi sayılmayan askerler yeni düzenlemeye hasrettir,
• Sivil Memurlar yardımcı hizmet sınıfının Hizmetler Sınıfı olarak değiştirilmesine hasrettir,
• Toprak yağmura hasrettir,
• Ağaç suya hasrettir.
Göç, gurbeti doğurur. Atalarımız şanlı tarihimizde yüzyıllar boyu diyar diyar gezmiş, fetihler yapmış ve elde ettiği toprakları vatan yapmıştır. Günümüzde de bazılarımız geçim için, iş için, meslek için, görev için gurbete gitmiyor muyuz? Ömrünün çoğunu en çok gurbette geçiren sizce de askerler değil midir? Derviş, çile çekmeden nasıl derviş olamaz ise aşık da gurbet gezmeden aşık olamaz. Elinde sazı diyar diyar gezer. Aşığın çilesi de gurbette olmaktır. Askerler de dağda-ovada, çölde-karda, yurtiçinde-yurtdışında, denizaltıda-tankta, harekatta-tatbikatta her daim görev başında ve her daim gurbettedir. Gerek görev icabı gerek tayin olarak elinde silahı diyar diyar gezen askerlerimiz de birer vatan aşığı olmuşlardır. Şehit olan askerlerimiz de bayraklaşarak vatan olmuşlardır.
Gurbet gurbeti doğurur. İnsan hem fiziken gurbettedir hem de kendi iç dünyasında gurbettedir. Özüne indikçe de hasretlik artar ve hasret olduğu şeyi arar durur duygularında, benliğinde ve gönülden kalbe, kalpten de dile. Bazen bir şiir olur, bazen bir ağıt bazen de dilden dile dolaşan bir söz olur, tüm yürekleri yakan bir köz olur.
SEVDİĞİM
Ne haldeyim gurbette,
Bilen var mı sevdiğim?
Gözümden akan yaşı,
Silen var mı sevdiğim?
***
Yürüdüğüm yollardan,
Geçen var mı sevdiğim?
Sen de Allah kulusun,
Diyen var mı sevdiğim?
***
Çınar iken kurudum,
Gören var mı sevdiğim?
Aşkının hesabını,
Veren var mı sevdiğim?
***
Acı dolu kalbime,
Merhem var mı sevdiğim?
Boşa geçen ömrümde,
Vefa var mı sevdiğim?
***
Şu yalancı dünyada,
Kalan var mı sevdiğim?
Kendinin selasını,
Duyan var mı sevdiğim?
Mehmet KÜÇÜKEKEN
Kimler gurbette hissediyor?
Neye hasretliğimiz?